11 Aralık 2010 Cumartesi

Kendi hayatımın içine nasıl ettim? Ya da senin hayatının içine nasıl edeceğim?

Bu çok yerinde olan iki soruya cevap vermeden önce aşağıdakileri yazmak istedim:

Burası benim son sığınağım anladın mı? Bunu iyi anlamanı istiyorum. Tek tek beni iyi anlamanızı, durumumu ve ne kadar berbat olduğumu görmenizi istiyorum. Sizi kıkır kıkır güldürecek şeyler yazmayabilirim ya da gülmekten altınıza etmenizi sağlayacak salaklıklarımdan birini ansızın önünüze koyabilirim. Zaten her şeyimi buraya koymaya karar verdim. Ama bunların hiçbir önemi yok! Önemli olan sizsiniz sevgili insan okuyucum. Siz, yani muhtemel roman kahramanım olan siz. Sadece siz önemlisiniz. Ve verdiğiniz cevaplar ve benden esirgemeyeceğiniz gerçekleriniz.

Kendi hayatımın içine nasıl ettiğimi anlatmamı bekliyorsunuz tabii, çünkü yazarınızın nasıl bir adam olduğunu bilmek en doğal hakkınız, çünkü karşınızdaki yazarın yazacağı bir roman kahramanı olmak isteyip istemediğinizi ve elbette bu adamın nasıl bir yazar olduğunu merak ediyorsunuz. Kendinizi o kadar önemsiyorsunuz ki yazarın kim olduğu ve sizi tüm gerçekliğinizle yazıp yazamayacağı kendiliğinden önem kazanıyor.

Kendinizi önemsemenize kızmıyorum, hem de hiç ve elbette sizin kendinizi önemseyişinizden müthiş zevk alıyorum. Niye sokaklarda dolaşıyorum? Aptal televizyon programlarına niye bakıyorum, niye okuyucularını zeka fakiri sanan “aptalkağıdı” gazeteleri okuyorum? Kendini önemseyen insanların, hiç kimseye bakmaz görünen ve ama yanından geçen herkesi görmeye çalışan bakışlarını gördüğümde zevk alıyorum, sen de öyle misin? Bilmiyorum bunu, ama ne düşündüğün önemli, çünkü unutma sen benim roman kahramanım olacaksın.

Bilmek istiyorum: sokakta yanından geçen o kadının/erkeğin/yaşlı teyzenin/ çocuğun gözlerinin içine bakıyor musun yoksa sanki yanından hiç kimse geçmiyor ve sen de zaten sokakta değil podyumda yürüyor gibi mi davranıyorsun? Merak ediyorum, bunu söyleyeceksin bana. Adından, kimliğinden daha önemli bu sorunun cevabı. Sen kimsin. Bunu bilmeliyim. Koyu karakterlerle yazılmış sorulara Cevap vermek istediğinde mail atabilir ya da yorum bölümüne yazabilirsin.

Yeter ki yalan olmasın ilişkimizde, Bak bunu hiç affetmem, anasını bu yüzden gözden çıkarmış bir adam olduğumu, babasını sırf bu sebepten öldürmeyi düşünen bir hayırsız evlat olduğumu açıkça söylüyorum. Bacılarımı da söyledikleri yalanlardan ötürü sildim. Ve elbette onlara torpil mi yapacaktım, tüm arkadaşlarımı sildim defterden. Sap gibi yalnız kalışımın tek sebebi yalan söylemediğim halde yalancılıkla yaftalanmam ve beni yalancılıkla yaftalayan herkesin yalancı olması.

Bak beni iyi anlamanı istiyorum: yalancı olabilirsin ama bana yalan söylemeyeceksin. Biliyorum çok zor bi şey bu. Çünkü anasını satayım hayatımız yalan. Her şey yalan. Hiç kimseye inanmıyoruz çünkü hepimiz yalancıyız. Ama bak ben öyle değilim işte. Bunu belki zamanla anlayacaksın. Bunun hiçbir önemi de yok aslında karşıma çıkanların yalancılığı benim dürüstlüğümü otomatik olarak yalan kılıyor. Zaten en sık kullanılan yalan “ben yalancı değilim” yalanı olduğundan, gerçek tam da bu olduğunda insanların kafasında yalan lambası sönmemecesine yanıveriyor. İnan ya da inanma durum bu işte.

Yalan olmayacak ilişkimizde. Hayatımız yalan olabilir, her şey yalan olabilir. Ama ilişkimizde sorulara verdiğimiz cevaplarda yalan olmayacak. Bana aklına gelen her şeyi sorabilirsin, ya doğruyu söylerim cevabı biliyorsam ya hiç cevap vermem, senden de aynı şeyi beklediğimi ve sadece doğruyu, gerçeği beklediğimi altını çizerek söylüyorum. Yalanı yazma hakkı sadece roman yazarınındır, o da ancak yazılan romanda. Roman kahramanı’nın söyleyeceği yalanı bile roman yazarı belirler. Bunu sakın Unutma! İlişkimiz en başından yara almasın. “İlişkimize de sana da başlarım” diyorsan, seni burada zorla tutmadığımı hatırlatırım yavrucum. Yalandan yaşadığın yalan dolu hayatına dönebilir, bu yazıyı hiç okumadığını varsayabilirsin.

3 yorum:

  1. Bir paradoks var aklımda.
    Karşında yalancı biri var.
    Yalancı olduğunu seziyorsun ve karşına geçmiş 'Ben yalancıyım.' diyor.
    Ne kadar inanırsın?
    Hani o yalancıydı.
    Ya yine yalan söylüyorsa?
    Ama doğru da seziyorum.
    O yalancı.
    Ama tamamda her lafı yalan olan biri nasıl doğru söyler.
    ...
    Ben yolda yürürüm.
    Evet aynen podyumda yürür gibi.
    Yanımdan birileri geçer.
    Herhangi birileri.
    Umursamam.
    Aslında umursarım.
    Ve aklımda aynı soruyla bakarım onlara;acaba şimdi ne düşünüyordur?

    YanıtlaSil
  2. işte bu gerçek bu!

    YanıtlaSil
  3. Sokakta podyumda gibi yuruyormus gibi yapiyorum.Gecenlerde cocugu yoruldugu icin onunla ilgilenen bir anneyle cocugunu gorunce bir sempatiyle aydinlanan gozlerimin, cocugun basini kaldirmasiyla yasadigi uzuntuyu annesinden nasil saklayacagini bilemedigi gibi durumlara karsi onlem olabiliyor gibi gozukuyor....

    YanıtlaSil